500 Tl üzerinde ücretsiz kargo

Profesyonel Konuşma Terapisi Desteği Ne Zaman Alınmalı?

Dil ve konuşma gelişimi her bireyde farklı hızlarda ilerler. Ancak bazı durumlarda gecikmeler, bozukluklar veya anormal konuşma alışkanlıkları ortaya çıkabilir. Bu tür durumlarda profesyonel bir dil ve konuşma terapistinden destek almak, çocuğun veya yetişkinin iletişim becerilerini güçlendirmek için kritik öneme sahiptir. Peki, profesyonel destek ne zaman alınmalıdır? İşte dikkat edilmesi gereken belirtiler ve konuşma terapisine ihtiyaç duyulan durumlar:


1. Çocuğunuz 2 Yaşına Geldiği Halde Kelime Kullanamıyorsa Profesyonel konuşma terapisi desteği ne zaman alınmalı

Ne Olmalı?
Genellikle 2 yaşındaki bir çocuk en az 50 kelime söylemeli ve iki kelimelik basit cümleler kurabilmelidir (örneğin, “su ver” veya “anne gel”).

Dikkat Edilmesi Gerekenler:

  • Hiç kelime kullanmıyorsa
  • İsteklerini yalnızca işaret ederek anlatıyorsa
  • Sorulara veya seslenmelere tepki vermiyorsa

Bu durum, gecikmiş konuşma veya işitme sorunları ile ilişkili olabilir ve bir konuşma terapisti ile görüşmek faydalı olacaktır.


2. 3 Yaşına Geldiği Halde Cümle Kuramıyorsa

📌 Ne Olmalı?
3 yaşındaki çocuklar 3-4 kelimelik cümlelerle kendilerini ifade edebilmelidir.

Dikkat Edilmesi Gerekenler:

  1. Tek kelimelerle iletişim kuruyor
  2. Söyledikleri anlaşılmıyor
  3. Cümle oluşturamıyor
  4. Bu belirtiler dil gelişiminde gecikme olduğunu gösterebilir. Erken müdahale ile dil gelişimi hızlandırılabilir.

3. Çocuğun Konuşması Ailesi Dışında Kimse Tarafından Anlaşılmıyorsa Profesyonel konuşma terapisi desteği ne zaman alınmalı

Ne Olmalı?
4 yaşındaki bir çocuğun konuşmalarının yabancılar tarafından %75 oranında anlaşılır olması gerekir.

Dikkat Edilmesi Gerekenler:

  • Çok fazla hece atlıyorsa (örneğin, “araba” yerine “aba” diyor)
  • Bazı sesleri hiç çıkaramıyor (örneğin, “k” yerine “t” diyor – “kapı” yerine “tapı”)
  • Çevresindekiler çocuğun konuşmasını anlamakta zorlanıyor

Bu durum artikülasyon bozukluğu (sesletim problemleri) ile ilgili olabilir. Bir konuşma terapisti, çocuğun sesleri doğru üretmesini sağlamak için çalışmalar yapacaktır.


4. Kekemelik veya Akıcılık Bozukluğu Varsa

📌 Ne Olmalı?
Küçük çocuklarda zaman zaman tekrarlamalar veya duraksamalar görülmesi normaldir. Ancak, kekemelik kalıcı hale gelirse profesyonel destek gerekebilir.

⚠️ Dikkat Edilmesi Gerekenler:

  • Kelime veya hece tekrarları sık oluyorsa (“be-be-ben gidebilir miyim?”)
  • Konuşurken uzun duraksamalar yaşanıyor
  • Sesleri uzatarak söylüyo (“ssssssana dedim”)
  • Konuşma sırasında yüz kaslarında gerilme ve fiziksel çaba gözleniyor

Erken dönemde terapi almak, kekemelik sorunlarının ilerlemesini önlemek açısından çok önemlidir.


5. Sosyal İletişimde Zorluk Yaşıyorsa

📌 Ne Olmalı?
Dil sadece kelimelerden ibaret değildir. Çocuğun veya yetişkinin sosyal iletişim becerileri de değerlendirilmelidir.

⚠️ Dikkat Edilmesi Gerekenler:

  • Göz teması kurmaktan kaçınıyorsa
  • Sırayla konuşma kuralına uymakta zorlanıyorsa
  • Konuşmayı başlatma veya sürdürme konusunda güçlük çekiyorsa
  • İşaretler, yüz ifadeleri ve beden dilini anlamakta zorlanıyorsa

Bu durumlar sosyal iletişim bozukluğu veya otizm spektrum bozukluğu ile ilişkili olabilir ve dil terapisti tarafından değerlendirilmelidir.


6. İşitme Kaybı Olan Bireyler İçin Destek Gerekliyse

📌 Ne Olmalı?
İşitme kaybı olan çocuklar ve yetişkinler, konuşma gelişiminde gecikmeler yaşayabilir.

⚠️ Dikkat Edilmesi Gerekenler:

  • Seslere tepki vermiyorsa
  • İşitme cihazı veya koklear implant kullanmasına rağmen konuşma gelişimi yavaşsa
  • Sözcük dağarcığı yaşıtlarına göre gerideyse

Dil ve konuşma terapisti, işitme kaybı olan bireyler için özel programlar uygulayarak iletişim becerilerini destekleyebilir.


7. Yetişkinlerde Konuşma ve Dil Problemleri Varsa

📌Ne Olmalı?
Yetişkinlerde konuşma ve dil problemleri genellikle felç (inme), beyin hasarı, Parkinson veya demans gibi nörolojik hastalıklar sonucunda ortaya çıkar.

⚠️ Dikkat Edilmesi Gerekenler:

  • Kelime bulmada zorluk çekiyorsa
  • Cümleleri tam kuramıyorsa veya anlamsız kelimeler kullanıyorsa
  • Konuşma sırasında duraksamalar veya tekrarlar varsa
  • Yutkunma veya ses kalitesinde değişiklik gözlemleniyorsa

Bu belirtiler afazi, dizartri veya apraksi gibi konuşma bozuklukları ile ilişkili olabilir ve bir konuşma terapisti tarafından değerlendirilmelidir.

Konuşma terapisi, bireylerin iletişim becerilerini geliştirmesine, özgüven kazanmasına ve sosyal hayata daha iyi adapte olmasına yardımcı olur. Yukarıdaki belirtilerden herhangi birini gözlemliyorsanız, erken müdahale büyük önem taşır. Profesyonel destek almak için bir dil ve konuşma terapistine başvurmanız önerilir.

💡 Siz veya çocuğunuz konuşma ile ilgili zorluklar yaşıyor musunuz? Deneyimlerinizi ve sorularınız ve Profesyonel konuşma terapisi desteği almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz 😊

Günlük Konuşma Pratiğini Destekleyen Öneriler

Konuşma becerilerini geliştirmek için günlük yaşam içinde yapılabilecek birçok pratik yöntem vardır. Özellikle çocuklar ve yetişkinler için dil gelişimini destekleyen aktiviteler, konuşma terapisi sürecini hızlandırabilir. İşte günlük konuşma pratiğini destekleyen etkili öneriler:


1. Aile İçi Sohbetleri Artırın

📌 Neden Önemli?
Çocuklar ve yetişkinler, düzenli konuşma pratiği yaptıkça daha akıcı bir şekilde kendilerini ifade etmeyi öğrenirler.

🎯 Nasıl Uygulanır?

  • Günlük rutinlerde (kahvaltı, akşam yemeği, yatmadan önce) sohbetler başlatın.
  • Çocuğunuza veya terapideki bireye günün nasıl geçtiğini anlatmasını isteyin.
  • “Bugün seni en çok mutlu eden şey neydi?” gibi sorular sorarak sohbeti teşvik edin.

2. Hikaye Anlatma ve Tamamlama Oyunları Oynayın

📌 Neden Önemli?
Hikaye anlatımı, dil becerilerini geliştirmenin yanı sıra hafıza ve düşünme becerilerini de destekler.

🎯 Nasıl Uygulanır?

  • Bir hikayeye başlayın ve çocuğunuzun veya terapideki bireyin hikayeyi tamamlamasını isteyin.
  • Sıralı hikaye kartları kullanarak olayları doğru sıraya koymasını sağlayın.
  • Kitap okuma sırasında karakterlerin ne hissettiği veya olayların neden böyle geliştiği hakkında konuşun.

📌 Önerilen Materyaller:

  • Hikaye tamamlama kartları
  • Masal ve hikaye kitapları

3. Şarkı Söyleme ve Tekerlemelerle Konuşma Pratiği Yapın

📌 Neden Önemli?
Şarkılar ve tekerlemeler, konuşma ritmini ve ses farkındalığını geliştirmek için harika bir yoldur.

🎯 Nasıl Uygulanır?

  • Günlük olarak basit çocuk şarkıları veya tekerlemeler söyleyin.
  • Şarkının bazı kelimelerini yanlış söyleyin ve çocuğun düzeltmesini isteyin.
  • Hızlı ve yavaş söyleyerek ritim ve akıcılığı destekleyin.

📌 Önerilen Şarkılar ve Tekerlemeler:

  • “Ali Babanın Çiftliği”
  • “Mini Mini Bir Kuş”
  • Fındık Fıstık Tekerlemesi (artikülasyon için harika)

4. Ayna Karşısında Konuşma Pratiği Yapın

📌 Neden Önemli?
Ayna, bireyin kendi ağız hareketlerini görmesini ve telaffuz hatalarını fark etmesini sağlar.

🎯 Nasıl Uygulanır?

  • Basit kelimeler ve cümleleri ayna karşısında tekrar ettirin.
  • Dudak ve dil hareketlerine dikkat etmesini sağlayın.
  • Kelimeleri yavaşça söyleyerek ve tekrar ederek doğru ses üretimini teşvik edin.

5. Günlük Nesneleri Kullanarak Konuşmayı Teşvik Edin

📌 Neden Önemli?
Çevredeki nesneler hakkında konuşmak, kelime dağarcığını genişletir ve doğal konuşma pratiği sağlar.

🎯 Nasıl Uygulanır?

  • Market alışverişi sırasında meyve ve sebzelerin isimlerini birlikte söyleyin.
  • Günlük nesnelerle ilgili renk, boyut ve kullanım amacı hakkında konuşun.
  • “Bu ne işe yarıyor?”, “Bu nesneyle ne yapabiliriz?” gibi sorular sorun.

📌 Önerilen Materyaller:

  • Mutfaktaki eşyalar
  • Oyuncaklar ve günlük kullanılan nesneler

6. Duygu ve Jestlerle Konuşmayı Destekleyin

📌 Neden Önemli?
Konuşma sadece kelimelerden ibaret değildir; jestler ve mimikler iletişimi güçlendirir.

🎯 Nasıl Uygulanır?

  • Duygu kartları kullanarak ifadeleri tanıtın ve taklit edin.
  • Aynaya bakarak farklı yüz ifadeleri yapın ve bu ifadelerin ne anlama geldiğini tartışın.
  • Günlük olaylar hakkında konuşurken duyguları ifade eden kelimeler ekleyin.

📌 Önerilen Materyaller:

  • Duygu kartları
  • Mimik ve yüz ifadesi çalışmaları

7. Eğlenceli Konuşma Oyunları Oynayın

📌 Neden Önemli?
Oyunlar, çocukların doğal ortamda konuşma pratiği yapmalarını sağlar ve terapi sürecini eğlenceli hale getirir.

🎯 Nasıl Uygulanır?

  • Kelime tahmin oyunları oynayın. (Örneğin, “Ben bir hayvan düşünüyorum, dört bacağı var ve süt verir.”)
  • Tabu veya kelime türetme oyunları ile konuşmayı teşvik edin.
  • Telefon oyunu (fısıltı oyunu) ile dikkat ve dinleme becerilerini geliştirin.

📌 Önerilen Oyunlar:

  • Tabu Junior
  • Kelime bulma oyunları
  • Bil Bakalım Kim?

Günlük konuşma pratiğini desteklemek için rutin aktiviteler, oyunlar, hikayeler ve interaktif materyaller büyük önem taşır. Konuşma becerilerini geliştirmek için eğlenceli ve doğal bir ortam sağlamak, bireyin özgüven kazanmasına ve iletişim becerilerini geliştirmesine yardımcı olur.

💡 Siz de günlük konuşma pratiği için hangi yöntemleri kullanıyorsunuz? Yorumlarda bizimle paylaşabilirsiniz! 😊

Konuşma Terapisi İçin En İyi Araçlar ve Materyaller

Dil ve konuşma terapisi, bireylerin iletişim becerilerini geliştirmek için çeşitli yöntemler ve materyaller kullanır. Özellikle çocuklar ve yetişkinler için farklı terapi araçları mevcuttur. İşte konuşma terapistlerinin en çok tercih ettiği ve etkili sonuçlar aldığı araçlar:


1. Resimli Kartlar ve Görsel Destek Materyalleri

📌 Neden Kullanılır?
Resimli kartlar, özellikle artikülasyon (sesletim) bozukluğu, kelime hazinesi gelişimi ve akıcılık bozuklukları gibi konularda oldukça etkilidir.

🎯 Nasıl Kullanılır?

  • Çocukların kelime öğrenimini hızlandırmak için günlük nesneleri içeren kartlar kullanılır.
  • Artikülasyon bozukluğu olan bireylerde ses-harf bağlantısı kurmak için özel tasarlanmış kartlar tercih edilir.
  • Hikaye anlatma ve cümle kurma becerisini desteklemek için sıralama kartları kullanılabilir.

📌 Önerilen Materyaller:

  • Tematik resimli kartlar (hayvanlar, yiyecekler, duygular vb.)
  • Zihin Teorisi kartları (duyguları tanıma ve anlama)
  • Hikaye sıralama kartları

2. Konuşma Terapisi Uygulamaları ve Dijital Araçlar

📌 Neden Kullanılır?
Teknoloji destekli konuşma terapisi araçları, çocukların ilgisini çeker ve terapi sürecini daha eğlenceli hale getirir.

🎯 Nasıl Kullanılır?

  • Ses farkındalığını artırmak için interaktif oyunlar içeren uygulamalar kullanılabilir.
  • Telaffuz hatalarını düzelten ve geribildirim veren mobil uygulamalar vardır.
  • Kekemelik terapilerinde metronom ve ritim bazlı uygulamalar faydalıdır.

📌 Önerilen Uygulamalar:

  • ArtikPix (sesletim çalışmaları için)
  • Proloquo2Go (alternatif ve destekleyici iletişim için)
  • Speech Blubs (çocuklar için konuşma pratiği)
  • Toca Boca Serisi (interaktif konuşma destekleyici oyunlar)

3. Ayna ve Görsel Geri Bildirim Araçları

📌 Neden Kullanılır?
Ayna kullanımı, bireylerin ağız hareketlerini gözlemleyerek doğru sesleri üretmelerine yardımcı olur.

🎯 Nasıl Kullanılır?

  • Çocuklara sesleri görsel olarak modellemek için kullanılabilir.
  • Sesletim hatalarında dil ve dudak pozisyonunu göstermek için aynalar etkilidir.
  • Kekemelik terapilerinde konuşma farkındalığını artırmak için kullanılabilir.

📌 Önerilen Araçlar:

  • Küçük el aynaları
  • Telefon veya tabletlerin ön kamerası

4. Dil ve Konuşma Terapisi İçin Kitaplar

📌 Neden Kullanılır?
Hikayeler ve kitaplar, dil gelişimini destekleyen doğal ve etkili bir araçtır.

🎯 Nasıl Kullanılır?

  • Sesli okuma çalışmaları ile konuşma pratiği yapılabilir.
  • Soru-cevap tekniğiyle anlatım becerisi geliştirilebilir.
  • Resimli kitaplarla kelime hazinesi genişletilebilir.

📌 Önerilen Kitaplar:

  • Eric Carle – Aç Tırtıl (küçük çocuklar için)
  • Julia Donaldson – Gruffalo (hikaye anlatımı ve kelime çalışmaları için)
  • Dr. Seuss kitapları (ses farkındalığı ve ritmik konuşma için)

5. Alternatif ve Destekleyici İletişim (AAC) Cihazları

📌 Neden Kullanılır?
Konuşma güçlüğü çeken bireyler için alternatif iletişim yolları sunar.

🎯 Nasıl Kullanılır?

  • Görsel semboller içeren cihazlar ile bireyler iletişim kurabilir.
  • Ses çıkışı olan butonlu cihazlar, kelimeleri ve cümleleri ifade etmeye yardımcı olabilir.
  • Tablet ve mobil uygulamalar, AAC sistemlerine entegre edilebilir.

📌 Önerilen Cihazlar:

  • GoTalk Cihazları
  • iPad ve Proloquo2Go Uygulaması
  • Pecs (Resim Değiş-Tokuş İletişim Sistemi)

6. Oyunlar ve Etkileşimli Materyaller

📌 Neden Kullanılır?
Oyunlar, çocukların doğal ortamda öğrenmesini ve konuşma pratiği yapmasını sağlar.

🎯 Nasıl Kullanılır?

  • Ses farkındalığı için ses taklit oyunları oynanabilir.
  • Kelime bulma ve eşleştirme oyunları ile konuşma pratiği yapılabilir.
  • Masa oyunları konuşma ve sosyal etkileşimi artırabilir.

📌 Önerilen Oyunlar:

  • Ses Avı (Hangi nesne hangi sesi çıkarıyor?)
  • Kelime Balıkçılığı (Kelime ve ses eşleştirme oyunu)
  • Tabu Junior (Konuşma becerilerini geliştirme oyunu)

Sonuç

Konuşma terapisi sürecinde çocukların ilgisini çekecek ve öğrenmeyi eğlenceli hale getirecek araçlar oldukça önemlidir. Materyalleri seçerken bireyin yaşı, konuşma bozukluğu türü ve terapi hedefleri göz önünde bulundurulmalıdır. edilkonusma.com olarak, Türkiye’de dil ve konuşma terapistlerine yönelik en etkili materyalleri sunuyoruz.

MİNİK OBJELER SETİ İLE EĞLENCELİ VE ETKİLİ DİL VE KONUŞMA TERAPİSİ

Dil ve konuşma terapilerinde kullanılan materyaller, süreci destekleyen en önemli araçlardan biridir. Minik Objeler Seti, bu süreçte hem çocukların dikkatini çekmek hem de çeşitli dil-konuşma becerilerini geliştirmek için mükemmel bir materyal olarak öne çıkıyor.

Minik Objeler Seti Nedir?

Minik Objeler Seti, her ses kutusunda 15 farklı obje olmak üzere toplamda 300 minik objeden oluşan bir materyaldir. Bu set, konuşma sesi farkındalığı, kelime dağarcığını genişletme ve cümle kurma gibi temel dil ve konuşma becerilerini desteklemek amacıyla tasarlanmıştır. Minik, renkli ve somut nesnelerden oluşması, çocukların ilgisini oldukça çekerek eğlenceli ve etkili bir deneyim sunar.

Minik Objeler Setinin Kullanım Alanları

  1. Ses Farkındalığı Çalışmaları: Çocuklar, farklı ses kutularındaki objeleri kullanarak belirli ses veya hecelerle başlayan kelimeleri tanıyabilir. Farklı kutular seçilerek ses ayırt etme çalışmaları desteklenebilir.
  2. Kelime Dağarcığını Geliştirme: Objeler sayesinde çocuklar yeni kelimeler öğrenirken, bu kelimeleri kullanarak hikayeler oluşturabilir.
  3. Cümle Kurma ve Anlatım Becerileri: Çocuklara belirli nesneler verilerek bu nesneler hakkında cümle kurmaları teşvik edilebilir.
  4. Sınıflandırma ve Kategorileme Çalışmaları: Objeleri renk, boyut veya kullanım alanlarına göre sınıflandırarak kavramsal düşünme becerileri desteklenir.
  5. Oyunlaştırma: Terapilerde çocukların motivasyonunu artırmak için eğlenceli görevler ve ödüllü etkinlikler oluşturulabilir.
  6. Akıcılık Bozukluğu Terapileri: Konuşma akıcılığı üzerinde çalışan bireyler için nesneler kullanılarak akıcı konuşma stratejileri geliştirilebilir ve duyarsızlaştırma veya sözel akıcılık desteklenebilir.
  7. Hedefe Göre Şekillendirilebilir Kullanım: Kişi tarafından belirlenen hedef doğrultusunda materyalin farklı beceriler için özelleştirilmesi mümkündür.

Minik Objeler Setinin Avantajları

  • Somut Deneyim Sunar: Çocuklar nesneleri elleriyle tutarak ve inceleyerek daha keyifli ve hızlı öğrenir.
  • Etkileşimli ve Eğlencelidir: Çocukların aktif katılımını sağlayarak hedefi keyifli hale getirir.
  • Farklı Yaş Gruplarına Uygundur: Küçük çocuklardan okul çağına kadar geniş bir yaş aralığında kullanılabilir.
  • Esnek Kullanım Alanı: Bireysel terapilerden grup çalışmalarına kadar farklı ortamlarda uygulanabilir.

Sonuç

Minik Objeler Seti, eğlenceli, dikkat çekici ve çok yönlü kullanımı sayesinde dil gelişim sürecini destekleyen etkili bir araçtır. Eğer siz de çocukların dil becerilerini eğlenceli bir şekilde geliştirmek istiyorsanız, Minik Objeler Seti’ni terapi süreçlerinize dahil edebilirsiniz!

ÖĞRENCİ DKT OLMAK

Merhaba sevgili okuyucu! Ben Aliye. Kütahya Sağlık Bilimleri Üniversitesi Dil ve Konuşma Terapisi son sınıf öğrencisiyim. Bu köşede seninle birlikte Öğrenci DKT olmaktan bahsedeceğiz!

İlk sayımıza özel, öğrenci köşemizin girişinde, çok meşhur bir derdimizle başlamak istedim!

Dil ve Konuşma Terapisi mi? İki yıllık mı? İngilizce mi öğreniyorsunuz? Yok, yok, diksiyon mu yoksa? Ya ben konuşurken çok heyecanlanıyorum aslında sizde bunun devası var mıdır? Ha bir de üzülme canım ya, herkes üniversite sınavından harika puanlar alacak değil ya! OLSUN!

Bu sözler bir yerden tanıdık geldi mi?

Sizce bu diyaloglara kaç kez maruz kalmışızdır? ÖSYM’nin tercih sonuç ekranını gördüğünüzde mesela… büyük bir coşkuyla ,burada yazar bölümü isteyerek kazandığınızı varsayıyor, bölümü kazandığınızı; Eskişehir’e, Kütahya’ya, Ankara’ya ya da İzmir’e gideceğinizi öğrendiğinizde hevesinizi kıran onlarca çevre dostuna ne tepkiler verdiniz? Bu bölümün sayısalla aldığını, bir sağlık personeli olacağınızı ve evet, diksiyon öğretmediğinizi dile getirirken hevesiniz kursağınızda kaldı mı? Lisans yılının son sınıfına geçmiş biri olarak şunu rahatça söyleyebilirim ki bu ne ilk ne de son. Meslekte bilmem kaçıncı yılında olan duayen hocalarımızın bile aynı dertlerinin mevcut olduğuna kalıbımı basarım ama kanıtlayamam!

İnsanlar bu bölümü ya tam anlamıyla biliyor ya da hiçbir fikirleri yok! Maalesef ki mühendis, doktor, mimar gibi stereotipik unvanlarımız yok. He, terapistiz, bu duyulunca da psikolog sanan da olabiliyor! Ah ne acı! Bu, yeni oluşan bölümlerin mahzun kaderi diyebiliriz!

Peki, merak ediyorum da, biriyle tanıştığınızda ve hani olur ya- laf lafı açar. Size bölümünüzü sorar. Muhtemelen yukarıdaki cevapları verir.  Peki bu durumlarda sizin tepkiniz ne oluyor? Her öğrenci ve terapistin klasik bir cevabı olduğunu tahmin ediyorum. Bu size isminizin sorulması gibi artık, cevap beyninizdeki bir noktaya saplanmış, otomatikleşmiş. Klasik cevabınız ne? Hadi bir canlandırma yapalım o hâlde, tiyatral bir hava essin!

DKT’nin ne olduğunu bilmeyen o malum kişi: “Dediğim gibi hep mühendislik istemiştim. Okuması zor ama her güzelliğin bir cefası vardır değil mi? Peki sen ne okuyorsun?”

Siz: “Dil ve Konuşma Terapisi.”

DKT’nin ne olduğumu bilmeyen o malum kişi: “He-“ Duraksama, aklı karışmış sizden gözlerini kaçıran kısa bir bakış, kavram merkezlerine yolculuk, kavramlar arası bağlantıyı kurabilmek için sol hemisferde takdire şayan faaliyet mevcut. Gözleri parlıyor! Buldu! İşte! “Diksiyon, güzel konuşma değil mi?”

Ah! Ne hüsran! İşte şimdi farkındalık çalışmamız gerekiyor! “Hayır, diksiyonla ilgilenmiyoruz. Bizim işimiz, yani Dil ve Konuşma Terapistlerinin işleri……bla…..bla…..bla….”

Bazılarının klasik cevabı doğrudan ASHA’nın tanımını yapmak olabiliyor. Benim klasik cevabım ise soruya soruyla karşılık vermek oluyor. Çünkü… neden olmasın? Bunun hem beni çok yormayacağını hem de eğlenceli bir öğrenme biçimi olduğunu düşünüyorum.

Benim senaryomda işler şu şekilde gerçekleşiyor:

Ben: “Hayır, diksiyonla ilgilenmiyoruz. Ama merak ettim, ortada çok fazla kirli bilgi de dolanıyor doğrusu, başka ne düşünüyorsun? Sence bölüm ne hakkında?”

Şaşırma ve yeniden göz kaçırış. O teklemeyi gördüğümde yardım eli uzatıyorum. “Sağlık elemanıyım.”

DKT’nin ne olduğumu bilmeyen o malum kişi:  “Hmmm. Sağlık turizmi mi? Birçok dil mi biliyorsun?”

Ben: “Hayır, o da değil. Hastanelerde veya rehabilitasyon merkezlerinde çalışabiliyorum. Yeni doğandan yaşlı popülasyona kadar danışanlara rehabilite/terapi hizmetleri veriyorum.”

DKT’nin ne olduğumu bilmeyen o malum kişi: “Konuşma öğretmeni gibi mi?”

Ben: “Öğretmen değil terapist. Ama bu başka bir savaşın konusu.”

En son pes ediyor ya da ben daha fazla uzatmadan açıklıyorum mesleği. Ama sadece bu aşamaya kadar bile mesleğimiz hakkında birçok temel bilgiye sahip olabiliyor. Bunu oynaması hem komik olabiliyor hem de bilgilendirici! Çünkü bu gözler, kalemi dudaklarının arasına sıkıştırıp kekemeliği ORTADAN KALDIRACAĞINI düşünen insanlar da gördü!

Peki mesleki tanımımız ve buna dayalı farkındalık çalışmalarımızdan da bahsettiğimize göre gelelim meslek hakkındaki şahsi düşüncelerimize. Dil ve Konuşma Terapisti olmayanlara göre mesleğin ne olduğunu konuştuk. Peki ya biz? ASHA’nın tanımının dışında bize göre nasıl bir meslek bu DKT? Bizi ne kadar besleyen bir meslek? Kendini hangi yönlerine ait, hangi yönlerine yabancı hissediyorsun? Bu meslek kendini bulduğun yer mi? Yoksa hâlâ uzak mı geliyor, hâlâ daha seni tanımlayamıyor mu? Bu sorular esasında hem DKT öğrencilerini hem de bizzat sahadaki DKT’leri ilgilendiriyor. Kanımca bazı sorular ağır bile gelebilir insana. Belki bir sonraki yazıda bu sorulardan bahsederiz, neden seçtik-nereye gidiyoruz-sürükleniyor muyuz akıntıda yoksa akışa mı bıraktık kendimizi?

Ama şimdilik bir öğrenci gözünden değinelim Dil ve Konuşma Terapisi bölümüne. İlk sayımız ve kendi perspektifimden konuşacağım biraz.

Açıkçası şu anda mesleği daha çok benimsemiş olduğumu söyleyebilirim. İlk yıllar böyle değildi. Birçok kavram karmaşasının olduğu, taşları yerine koyamadığınız, sürekli yapboz parçalarını toplayıp toplayıp ortaya bir resim çıkarmayı bile beceremediğiniz zamanlardı. En azından benim için. İlk yıl “Şimdi ben tam olarak ne okuyorum?” derken ikinci yıl “Çok fazla şey yok mu ya? Beni ilgilendiren şeyler ne? Temelim sağlam olsun istiyorum ama hangisi temel? Temelde neleri bilmem mühim? UDA ile tüm dertlerim çözülür mü? IPA baya garip. Continuant sesleri bilsem ne bilmesem ne! Neden KBB görüyoruz ki? Doktor muyuz biz? Dil ve konuşmanın bileşenlerini bilsem yeterli midir hocam?” soruları… Ama üçüncü sınıfa geçince fark ediyorsun ne kadar doğru şeyler öğrendiğini, hepsi önemli, hatta daha fazlası araştırılmalı, daha fazla öğrenilmeli. Çünkü bu bölüm derya deniz. Bir ucundan yakalayıp sonunu getiremezsin kolayca, her gün yenilik, her gün farklı bilgi, her gün farklı donanımlar.

Ağır geçen üçüncü sınıfın ardından ise son sınıf… Son sınıfa geçince fark ediyorsun ki üçüncü sınıf ağır falan değilmiş. Asıl ağır olan, zaten kendi başına kompleks bir varlık olan insanoğluna dil-konuşma-rezonans-ses-yutma alanları üzerinden tanı koyabilmek ve onlara terapi hizmeti vermekmiş. Yani alanda neredeyse resmi bir sağlık personeli olarak çalışıyor olmak! Henüz üç ay oldu KSBÜ Dilkom’da intern olalı. Şimdiye kadar sadece dört danışanım oldu; biri mezun oldu, diğer üç danışanın ise terapileri hâlâ devam etmekte. Tecrübe edinmek için harika fırsatlarım var; KSBÜ Dilkom’da hocalarımız her ân yardımımıza koşmak için oradalar. Ama tüm bunlara rağmen, haftada sadece dört seans terapim olmasına rağmen, ağır gelebiliyor. Son sınıf öğrencisi olmanın bitirme sınavı, bitirme projesi, seminer sunumları, materyal tasarımları gibi başka sorumlulukları da var elbette. Ama bunun da ötesinde; üç yıl boyunca öğrenilen teorik bilgilerin kendi mantık süzgecinizden geçerek uygulamaya dökülmesi olayı işleri bir tık karıştırıyor. Üstelik bunu 40 dakikalık bir seans içerisinde başlı başına farklı enteresan özellikleri olan bir danışanla birlikte gerçekleştiriyor olmak bu yılı zor yapan yegâne özellik. Karışık işler doğrusu! Öyle ya- artık son sınıfsın! Aylar kalmış şurada mezun olmana ve sahada bir başına kalmana! Şimdilik henüz birbirinden öğrenen bir sürüyken değerlendirmek lazım her avantajı, sürü liderlerini iyi takip etmek iyi öğrenmek lazım onlardan. Mazallah aylar sonra sürü dağılıp bir başına kaldığında yetebilmeli öğrendiklerin sana, bilmediğin de varsa araştırmalısın. Bunun bilinci daha da stresli yapıyor bazen. Engebeli ve ağır geliyor son sınıf bana, kendime yüklediğim extra başka kişisel gelişim zırvalıklarından mıdır bilinmez zamanım kalmıyor çoğu şeye!

Şimdi alanda çalışan dil ve konuşma terapistlerinin bu yazıyı okurken biraz dertli biraz da alaycı gelen seslerini duyuyor gibiyim. “Sen daha ne gördün ki? Daha önce hiç bir günde 8 seanstan haftada 40 seansa girip hem ailen ve arkadaşlarına vakit ayırıp hem de kendi mental sağlığını koruyabildin mi?”

Hayır, girmedim. Ve evet, bu korkunç bir rakam. :’)

Bu da başka bir sayının konusu olsun madem. Verdiğimiz emeğin karşılığını almak üzerine belki. Ama şimdilik bulandırmayalım suları, daha öğretmen olmadığımıza ikna etmemiz gerekiyor bazılarını!

Girdiğimiz/gireceğimiz onca seanslar için söylenecek çok şey var. Ama en büyük artıdan söz etmek istiyorum. O da bu seanslarda danışanlara verdiğimiz emeğin bizi nasıl da tatminkâr ve mutlu hissettirdiği. Elinizden geleni yapıyor, o danışan için araştırıyor, sorguluyor ve en iyisini yapmaya çalışıyor olmanın; özelinde bir sağlık personeli olduğumuz da düşünülürse harika bir motivasyon kaynağı olduğunu düşünüyorum. Gün geçtikçe, bu mesleğe daha çok battıkça, kendime eksi yönlerinin yanı sıra yeni artılar da ekliyorum. Çoğu zaman artılar daha büyük oluyor.

Ve biz Öğrenci DKT’ler olarak artı ve eksi çizelgesi yapmalıyız kendimize. Böylece, bu derya deniz bölümün içinde sağ kalabilir, kendimize güvenli limanlar bulabiliriz.

Öğrenci olmanın özgürce hata yapabilme imkanı sağladığının farkındayım. Aynı zamanda öğrenci olmanın öğrenmek için geniş bir alan sunduğunun da farkındayım. Biz DKT öğrencileri olarak bu farkındalığa erişmeli ve onu kullanmalıyız, böylece ileride hata yapma lüksümüzün olamayacağı sorumluluklar altına girdiğimizde yalpalamadan devam ederiz yola.

Onca konuşmanın üzerine şöyle toparlayayım isterseniz… Bu mesleği bir gökdeleni dikmek olarak görürsek; ilk iki yıl temel çalışmaları atılıyor, zemin araştırmaları, hangi zemin uygun, hangi zemin depremde zarar görmez, ne kadar derine inmek lazım, kavram karmaşalarından nasıl kurtulabilirim. Üçüncü yıl ise hazırlanan temeli biraz oynayarak, biraz da üstüne planlar çizerek geçiyor. Dördüncü sınıf ise ilk katınız için deneme inşaanız. Kötü olabilir, kirişler neredeydi, cephe ne tarafta olmalıydı, sil baştana mı dönsek; iyi de olabilir, sağlam temel sağlam inşaa işte, iyi gidiyor, şu tuğlayı da koyduk mu, ah hayır yalıtım bu şekilde olmamalı, bu plandan hoşlanmadım revize etmek gerek.

Düşe kalka lisans eğitimi bitiyor, bitecek ve bizler alanda var olmaya başlayacağız. Bunun getirdiği korku ama aynı zamanda sizi şevklendiren heyecanı ve sabırsızlığı da es geçmek haksızlık olur. Ben bu aralar ikinciyi daha çok hissediyorum. Terapist-danışan ilişkisi içerisinde elimden gelen her şeyi yapıyor ve sonucu da görüyor olmanın; tarifi imkansız bir iyi ki’si varmış, bunu öğrendim mesela. Artık bol bol su içiyor, fark etmeden diyafram nefesi alıyor, yeğenimle oyun oynarken kendimi kaptırarak yansıma sesler çalışıyorum.

Bu aralar gökdelenimin ilk katına karar kılıyorum daha; eğer arada zemin sıkıntı çıkarırsa hemen düzeltiyor, odaların renginin ne olması gerektiğine karar vermeye devam ediyorum.

Bu gökdeleninin büyük, değişken, sıradışı ve bazen de oldukça sıradan olacağının bilincinde olarak.

STJ DKT ALİYE KOÇ

DİL GELİŞİMİ

Dil, fikirlerimizi paylaşmak için kullandığımız bir sistemdir. Bizler dünyada varlığımızı gösterebilmek, kendimizi ifade edebilmek ve çevremizle bağ kurabilmek için dile ihtiyaç duyarız. Ünlü dilbilimci Chomsky “Dil yetisi insanlara özgü bir yetidir.” der. Çünkü canlılar farklı yollarla iletişim kurabilir. İnsan olmak da iletişim için hem işaretlerden hem de anlamlardan oluşan bir sistemi yani dili kullanmayı beraberinde getirir.

Dilin yaşayan bir canlı olduğunu biliyor muydunuz?

Her dil, onu kullanan toplum ile beraber doğar, gelişir, değişir hatta yok olup ölebilir. Kendi dilinize zamanla eklenen veya unutulmaya yüz tutmuş kelimeleri fark edebilirsiniz. Bazen her ne kadar özellikle medya aracılığıyla dilimizde kullanılan kelimelerin değiştiğini görüp “Ah şu gençler, dilimizin özünü kullanmıyorlar” gibi sitem etsek de bu oldukça doğal bir durumdur.

Peki dil gerçekten nedir?

Dil dediğimizde akla ilk “konuşmak” gelir. Aslında konuşma sadece bir araçtır. Pekâlâ insanlar konuşmadan da anlaşabilir. Jestler, mimikler, işaret dili ya da yazı dili gibi farklı örnekler verilebilir. Buradan yapılacak ilk çıkarım, dilin “ifade edici” bir boyutunun olduğudur. Sadece ifade etmek yetmez; ayrıca anlamak gerekir. Kendi ifadelerimizi ve çevremizdeki bireylerin ifadelerini anlayalım ki iletişim tamamlanabilsin. Başka bir deyişle dilin diğer boyutu da “alıcı” olmasıdır. Bireyin herhangi bir dil sisteminde gelişim sağlayabilmesi için hem alıcı dilde hem de ifade edici dilde yetkin olması beklenir.

Dil gelişiminin sağlanması o kadar kolay mı?

Dil gelişimi bebeklikten itibaren başlar. Tüm çocuklar tipik olarak dil gelişiminde benzer aşamalardan geçer. Bu konuda bazı araştırmacılar bebeklerin doğuştan dil sistemine hazır olduğunu öne sürerken bazıları da bebeklerin sonradan bu sistemi kavradığını düşünürler. Bu kuramlar bize dilin edinimi hakkında farklı bilgiler verse de çocuklardan beklenen dil gelişimi aynıdır.

Haydi, beraber tipik dil gelişimine bakalım!

Buradan itibaren kullanılan bilgiler ASHA (Amerikan Dil- Konuşma- İşitime Derneği ) tarafından 2023 yılında tazecik yayınlanan çalışmalardan kaynak alınmıştır. Meraklısına duyurulur.

Öncelikle dili bir yapboz gibi ele alırsak belirli parçaları oluşur. Bu parçalar ise şu şekildedir: Kelimelerin ne anlama geldiği (semantik), eklerin veya dilbilgisel yapıların nasıl kullanıldığı (morfoloji), cümlelerin nasıl kurallı oluştuğu (sentaks), seslerin nasıl anlam ayırt ettiği (fonoloji) ve son olarak farklı bağlamlarda dilin nasıl kullanıldığıdır (pragmatik). İşte bu parçalar birleştiğinde tam anlamıyla dilden bahsedilebilir. Çocuklarda dil gelişimi için yavaş yavaş açan bir çiçek gibi zamana ihtiyacımız vardır. Çocukların dili çiçeklenene kadar neler yaşadıklarını dönemsel olarak inceleyelim:

Doğumdan 1 yaşına kadar: İlk 3 aylık süreçte sizinle beraber sesli uyarılar vermeye başlar. Hatta mutlu/ üzgün olduğunda sesinin değiştiğini fark edersiniz. Ayrıca bebek, siz konuşurken susar veya gülümseyebilir. Devamında 6 aya kadar kıkırdamalar başlar. Yüz ifadelerine yanıt verir. İlgilendiği nesneleri gözleriyle takip eder. 6 – 9 ay arasında “bababa, mamama” gibi babıldamaları olur. Ayrıca ismini söylediğinizde bakar. 12 aya yaklaştığında artık işaret eder, nesneleri gösterir, uzanıp onları verebilir. Hatta sizin yaptığınız sesleri kopyalamaya çalışır. Artık ilk kelimelerini üretmeye başlamıştır.

13- 18 ay arasında:  Bu dönemde bebek, istekte bulunmak veya bilgi almak amacıyla işaret etmeye başlar. “Topu ver.” gibi basit talimatları takip edebilir. Evet- hayır amacıyla başını sallar. Alkışlamak, çak yapmak gibi jestleri kullanır. Kelimeleri ise tam olarak anlaşılır olmasa da birazcık daha uzamıştır.

19- 24 ay arasında: Bebek 2 yaşına gelirken iki kelimeyi yan yana getirmeye başlar. Rutin olarak sık duyduğu kelimelerden oluşan yaklaşık 50 kelime kullanır. Bu dönemde ben- sen gibi zamirlerin olmasının yanında iyelik ekleri de görülebilir.

2- 3 yaş arasında: Farklı cümleleri tekrarlayabilir ve kendisi çeşitli cümleler kurabilir. “Bana bak.” gibi ifadelerle sizin dikkatinizi çekmeye çalışır. Sorulduğunda kendi ismini söyleyebilir. Basitçe çoğul ekleri, zaman ekleri gibi ekleri kullanmaya başlayabilir. Neden, nasıl sorularını anlayıp soru sormak için kullanabilir.

3- 4 yaş arasında: Bu dönemlerde daha önce duyduğu/ gördüğü basit hikâyeleri anlatır. Kitap okuyormuş gibi yapar. Bir kelimedeki heceleri söylemeye başlayabilir. 4 yaşına gelince söylediklerinin çoğunu yabancı insanlar da anlar.

4- 5 yaş arasında: Dilbilgisel olarak doğru cümleler üretir. Artık cümleler daha uzun ve karmaşıktır. Bağlaçları kullanarak olaylar anlatabilir. Dün- bugün- yarın gibi zaman kelimelerini çeşitlendirir. Bir kitabın önünü, arkasını tanır. Hatta okuyormuş gibi ya da yazıyormuş gibi sevimli taklitler yapar.

Unutmayalım ki;

Evet, bütün çocuklar dil edinimi için aynı gelişim aşamalarından geçer; ama bir çocuğun her aşamaya ne zaman ulaşacağını bilmek zordur. Çünkü her çocuk aynı aile içinde bile olsa benzersiz gelişir. Bazı dönüm noktalarını diğer çocuklardan daha erken veya geç karşılayabilir.

Son sözüm sevgili ebeveynlere, eğer ki çocuğunuzun dil gelişiminde tipik dışı veya geç çiçeklenmeler olduğunu hissederseniz hemen bir dil ve konuşma terapistine danışabilirsiniz. Sevgilerimle..       

UZM DKT NURAY DİDİN

Back to Top
Product has been added to your cart